Ehli Beyt yoluna göre sünnet; Şerîat’ın temel dayanaklarından ve Müslüman’lar için bağlayıcılığı olan kuvvetli esaslardandır. Kurân-ı Kerîm’de yer alıp da herkesin anlayabileceği şekilde açık olmayan hükümler, O Kitâb’ın asıl öğretmenleri olan zâtlar (ki başında peygamberimiz @ gelir.) tarafından söz ve pratik ile açıklanmış ve bunlar sünneti oluşturmuşlardır. Nasıl ki Kurân’sız bir İslâm düşünülemezse, Sünnetsiz de bir Kurân-İslâm elbette düşünülemez. Kurân’ın, gerçek ve tartışılmaz muallimleri olan Ehli Beyt @ ve Oniki İmâm efendilerimizin @, kendilerinden sâdır oldukları sâbit olmak şartıyla her söz ve davranışları sünnettir ve biz Ehli Beyt taraftarı Müslüman’lar için hüccettir ve kabûle şâyandır.
“Ehli Şîa” da denilen Ehli Beyt mektebi mensuplarına, ıstılâh olarak değilse bile kelime anlamı itibâriyle “Ehli Sünnet” de denilebilir ve hattâ gerçek Ehli Sünnet, Ehli Şîa’dır.[1] denilse, mübâlağa edilmiş olmaz.
Ehli Beyt İmâmları olan Oniki İmâm’ların söz ve uygulamalarının sünnet kapsamında görülmesinin sebebi de şudur ki;
Yüce Allâh Kur’ân-ı Kerîm’inde; “Allâh’a itâat ediniz, Resûle itâat ediniz ve sizden olan Ulu’l-Emre de...” [Nisâ (4): 59] buyurmakla, “Ulul emr”e itâatı da mutlak olarak zikretmektedir. Resûlullâh (s.a.a.) da bu zâtların kimler olduklarını beyân etmiş ve bizlere kendisinden sonra Oniki Emîr’in (Halîfe-İmâm) geleceğini haber vermiştir.[4] Biz de bu ve benzeri rivâyetlere dayanarak, Oniki İmâm’lara @ uymanın, Resûlullâh’a (s.a.a.) uymak, dolayısıyla, Allâh’a da itâat etmek olduğuna inanmaktayız. Zîrâ Onlar @, Resûlullâh’ın (a.s.) “Râşid halîfeler”idirler.
İmâm Cafer Sâdık @ buyurdular; “Benim sözüm, babamın sözüdür, babamın sözü, dedemin sözüdür, dedemin sözü, Hüseyin’in @ sözüdür, O’nun sözü, Hasan’ın @ sözüdür, Hasan’ın @ sözü, Emîrü’l müminîn Ali @’ nin sözüdür, Ali’nin (a) sözü, Resûlullâh’ın sözüdür, Resûlullâh’ın hadîsi (sözü) de Allâh’ın kavli (sözü) dür.”[5]
Demek oluyor ki; bu ışık kaynaktan yayılıyor, bu sızıntı kaynaktan sızıyor, bu nehrin suyu saf olarak kaynaktan coşup akıyor. Nebî’nin (a.s.) vârisleri, Nûr-u Ahmed (a) ile nurlanmış, Lisân-ı Mustafâ (a) ile kelâm ediyorlar. Kendiliğinden, nefsânî ve hevâî söylemiyorlar. Vâris-i Enbiyâ olan Oniki İmâm’larımız (a.s.) Nûr-u Nebî’yi, İlm-i Nebî’yi ilâhî bir inâm ve ikrâm olarak membaından ve müteâkiben birbirlerinden almakla kemâl-i ilim ve ahlâka sâhip oluyorlar. Öyle ki, İmâmlarımızın (a) her birisi, Peygamberimiz (s.a.a.) onların zamanında yaşasa idi, nasıl konuşur, nasıl yapar, nasıl davranır, nasıl bir mücâdele metodu seçer, sorunları nasıl çözer idi ise, onlar da öyle yapıyorlar ve yaptıkları da sünnet hükmüne geçiyor.
Biz Ehli Beyt yolu yolcuları, Hz. Peygamber efendimizin (a.s.); “Kim benim adıma yalan konuşursa cehennemdeki yerine hazırlansın”[6] hadîs-i şerîfi gereğince O yüce Resûl’e (a.s.) ve O’nun nûrundan feyizlenen Ehli Beyt İmâmlarına (a) yalan isnât edilmesine şiddetle karşı olmuşuz ve böylesi hallerden de şânı yüce Allâh’a sığınırız.
Ve yine; “Onlar ki ahbâr ve ruhbânı (din adamlarını) Allâh’tan gayrı Rabler edindiler...” [Tevbe (9): 31] âyeti sorulduğunda İmâm Cafer Sâdık’ın @; “Vallâhi onlar, din adamları için ne oruç tuttular, ne de namaz kıldılar. Onlar din adamlarına ibâdet etmediler, din adamlarına ibâdete çağrılmadılar. Ancak, din adamları onlara helâli harâm, harâmı da helâl kıldılar, onlar da din adamlarına bu hükümlerinde tâbî olmak sûretiyle, farkına varmadan, şuursuzca ibâdet etmiş ve onları Allâh’tan gayrı Rabler edinmiş oldular.”[8]
şeklindeki açıklamasının farkında olarak, bizlere ulaşan rivâyetleri, Kurân mihengine vurup, Kurân süzgecinden geçirerek rehber ediniriz. Ve kabûl ederiz ki;
Canlar cânı Resûlullâh @; “Ey insanlar! Benden size ulaştırılan hadîsler Kur’ân’a uygun ise onu ben söylemişimdir. Şayet Kurân’a aykırı sözler benim ağzımdan nakledilirse, bunu biliniz ki ben Kurân’a aykırı söz söylemem”[9] buyurmuş,
İmâm Cafer Sâdık @ da; “Bütün rivâyetleri Kur’ân mihengine vurunuz. O’na uygun olanlara sarılınız. Kur’ân’a ters düşenleri ise reddediniz. Zîrâ, ne Resûlullâh (s.a.a.v.) ne de biz Ehli Beyt, Kur’ân’a aykırı sözler söylemeyiz”[10] buyurmuşlardır.
Ehli Beyt mektebinde sünnetin kendisinden alınacağı, hadîsi şerîf kitaplarından bazıları şunlardır: